“Spor, başta uluslararası olimpiyat komitesi, ulusal olimpiyat komiteleri, uluslararası federasyonlar ve bunların oluşturduğu bölgesel ve kıtasal konfederasyon ve birliklerin yönlendirdiği, kurallara bağladığı, gereğinde yargıladığı bir sosyal olgu olmaktan öteye geçmiş, Devletler üstü örgütlerin de ilgi ve karar alanlarına girmiştir”….. “Bütün bu ulusal ve uluslararası örgütler ile Devletler üstü otoriteye sahip … kuruluşların faaliyetleri, oluşumunu 1930’lardan beri hissettirip son otuz yıldır ciddi şekilde şekillenen yeni bir hukuk disiplini, SPOR HUKUKU’nu yaratmıştır.”
Spor hukuku dar veya geniş anlamda tanımlanabilir. Dar anlamda spor hukuku, sportif faaliyetleri düzenler, spor dünyasını yönetir, spor yarışmalarının ve kuruluşlarının kurumsallığını sağlar. Geniş anlamda spor hukuku ise spordan ötürü oluşan ilişkileri ve bu ilişkilerde rol alan gerçek ve tüzel, kamu ve özel kişilerinin karşılaştıkları durumları düzenler ve sorunları çözümler.
Bu iki tanımı açarsak ;
Dar Anlamda
SPOR HUKUKU :
1) Sporcuların haklarını ve yükümlülüklerini düzenleyen kuralları;
2) Spor kuruluşlarının yapısını, faaliyetlerini ve aralarındaki ilişkilerini;
3) Antrenörler başta olmak üzere sportif yaşamı yönetenlerin eylemlerini, yükümlülüklerini ve sorumluluklarını;
4) Spor gerçek ve tüzel kişilerinin davranışlarını;
5) Sporda fair play’i;
6) Sporda yargı organlarının hukuki varlığını ve bunların
ihtilafları usul ve esastan çözümleme kurallarını içerir.
Geniş Anlamda
SPOR HUKUKU :
1) Bireyin spor yapma ve sportif faaliyetlere özgürce katılma hakkını;
2) Sportif faaliyet ve ilişkilerinin sosyal güvenlik ve iş hukuku boyutunu;
3) Profesyonel Spor aktörlerinin hak ve ilişki düzenlemesini;
4) Sporda şiddet, doping, ceza ve disiplin hukuku kapsamına giren eylemler gibi olumsuz davranışların önlenmesini;
5) Sporda adalet ve barışın sağlanmasına yönelik her türlü önlem ve kurumu;
6) Uluslararası Spor yarışmalarının yapılabilmesi için gerekli kişi, kurum, kuruluş ve devletler düzeyinde kuralları ve bunlar arasındaki ilişkileri içerir.
Hukukun, spora en belirgin müdehale tarzı yargı kararları yolu ile olmaktadır. Halen yargının spora klasik müdehalesi, kuruluşların disiplin organları ve onların temyiz mercii durumunda olan Tahkim Kurullarının kararları iledir. Bu durum gerek ülkelerin çeşitli federasyonları bünyelerinde gerekse uluslararası federasyonların yapılarının işleyişinde görülmektedir.
IOC bünyesinde ise, “ŞART”ının 25. maddesinde belirtilen Etik Komisyonu (Commission d’ethique du CIO) İcra Komitesinin(Commission Executive) altında bazı konularda disiplin organı fonksiyonunu yerine getirirken, 74. maddesi ile TAS – CAS ve onun olimpiyatlar sırasında oluşturduğu “ad hoc” yapılanma ile yargı fonksiyonları icra etmektedir. Bu durum uluslararası federasyonlarda daha da açıktır. Örneğin FİFA statüsü’nün 40 and 41. maddeleri Disiplin Komitesi ile Tahkim Komitesini düzenler. UEFA’da ise aynı düzenlemeler benzer yargı organları için statüsü’nün 32-34. maddeleri ile yapılmıştır. Ancak UEFA yargıda bir adım daha ileri giderek statüsünün 58-62. maddeleri ile kendi Tahkim Kuruluna karşı belli konularda temyiz mercii olarak IOC tarafından kurulmuş olan TAS – CAS’ı (Tribunal Arbitral du Sport) tanımaktadır.
TAS’dan bahsederken, aynı bünyede kurulmuş olan CIAS (Conseil International de l’Arbitrage en matiere de Sport)’u da zikretmeden geçemeyeceğim. TAS’ın “Code de l’arbitrage en matiere de Sport, Reglement de Mediation” unun 45. maddesi ve UEFA statüsünün 62. maddesi TAS’ın uygulayacağı hukukun İSVİÇRE HUKUKU olacağını belirtmiştir. Bu durumda yargı burada noktalanmamaktadır. Zira İsviçre Anayasasına göre hukukunun uygulandığı her yerde nihai temyiz mercii İsviçre Federal Mahkemesidir. Ancak bu suretle iç hukuk tüketildiğinde de bir üst mercii olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuru imkanı mevcuttur.
Her biri alanlarında uzman ve tecrübeli avukat kadromuzla Spor Hukukunda da sizin çözüm ortağınızız.
Bir Soru Sorun
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.